30 Nisan 2017 Pazar

Edip Akbayram : Meydan Türküsü




Duysun sesimizi duysun dost düşman
Meydanlarda birlik olmaya geldik

El ele kol kola omuz omuza
Özgürlüğün türküsünü demeye geldik

Hak verilmez alınır diyenlerin
Bu uğurda dönülmeze gidenlerin

Bizden önce can vermiş yiğitlerin
Destanını tekrar etmeye geldik

El ele kol kola omuz omuza
Özgürlüğün türküsünü demeye geldik

Edip Akbayram : Meydan Türküsü

Cem Karaca : 1 Mayıs



Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır.
Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez,
Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.

1 mayıs, 1 mayıs işçinin, emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı.

Yepyeni bir güneş doğar, dağların doruklarından,
Mutlu bir hayat filizlenir, kavganın ufuklarından.
Yurdumun mutlu günleri, mutlak gelen gündedir.

1 mayıs, 1 mayıs işçinin, emekçinin bayramı,
Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı.

Ulusların gürleyen sesi, yeri göğü sarsıyor,
Halkların nasırlı yumruğu, balyoz gibi patlıyor.
Devrimin şanlı dalgası, dünyamızı kaplıyor.

Gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider,
Devrimin şanlı yolunda, kül gibi savrulur gider.
  
Söz: Sarper Özsan
Müzik: Sarper Özsan

Zara : Hasretinden Yandı Gönlüm



Hasretinden yandı gönlüm
Yandı yandı söndü gönlüm
Evvel yükseklerden uçtu
Düze indi şimdi gönlüm

Aramızda karlı dağlar
Hasretin bağrımı dağlar
Çaresizlik yolu bağlar
Yokluğundan öldü gönlüm

Gelecektin gelmez oldun
Halimi hiç sormaz oldun
Yaralarımı sarmaz oldun
Bin bir dertten soldu gönlüm

Gözlerimde kanlı yaşlar
Hasretin bağrımda kışlar
Başa geldi olmaz işler
Yokluğundan öldü gönlüm

Aşık Gülabi : Hangi Dağın Ardındasın Sevdiğim



Hangi dağın ardındasın sevdiğim
Oyannıya dönem dönem ağlayam
Bir mektup gönder ki kurban olduğum
Yüzlerime sürem sürem ağlayam

Tövbe gelmem daha Alman eline
Mevlam sen kavuştur beni yarime
Yine duman durmuş da Çorum eline
O ellere soram soram ağlayam

Gülabi’yem mesken gurbet elleri
Ne kadar özledim sevdiğim seni
Aramızda dağlar bırakmaz beni
O dağlara soram soram ağlayam

Aşık Gülabi : Hangi Dağın Ardındasın Sevdiğim

Aysun Gültekin : Sabahın Seherinde Ötüyor Kuşlar



Sabahın seherinde ötüyor kuşlar
Balınan yoğrulmuş o sırma saçlar
Kudretten çekilmiş karadır kaşlar
İşte bu gönlümün cananı geldi

Seher vakti keklik çıkar kabana
Salladıkça püskül değer tabana
Korkarım sevdiğim vara yabana
İşte bu gönlümün cananı geldi

Yarim yine şekerlendin ballandın
Alınan yeşili giydin sallandın
Kırılsın kolların ne tez çullandın
Aç gözlerini aç cananın geldi


Tokat - Yöre Ekibi - Mehmet Erenler

Ahmet Kaya : Uçun Kuşlar Uçun Doğduğum Yere


Uçun kuşlar uçun doğduğum yere 
Şimdi dağlarımda mor sümbül vardır 
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır

Uçun kuşlar uçun burda vefa yok 
Öyle akar sular, öyle hava yok 
Feryadıma karşı aksi seda yok
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır

Şiirin Orijinal Hali Şöyledir:

'Sevgili oğlum Mehmed Said'e'


Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem
Yüce dağ başında siyah tül vardır
Orda geçti benim güzel günlerim
O demleri anıp bugün inlerim
Destan-ı ömrümü okur dinlerim
İçimde oralı bir bülbül vardır
Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok
Öyle akarsular, öyle hava yok
Feryadıma karşı aks-i sada yok
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır
Hey Rıza kederin başından aşkın
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın
Sende derya gibi daima taşkın
Daima çalkanır bir gönül vardır


Muzaffer Akgün : Uçun Kuşlar Uçun İzmir'e Doğru




Asker ettiler beni kıdemli çavuş
Gurbet çöllerinde oldum bir baykuş
Anadan babadan yardan bir haber yokmuş
Uçun kuşlar uçun İzmir'e doğru

Güverteye çıktım uzandım yattım
Komutan gelince selama kalktım
Anayı babayı yarı sılaya attım
Uçun kuşlar uçun İzmir'e doğru

Evimizin önü duttur geçilmez
Bağımızda gazel sıktır seçilmez
Bir ben ölmeyinen ordu bozulmaz
Uçun kuşlar uçun İzmir'e doğru




Yıldıray Çınar : Eşref




Hayatları değir mi
Şu gelen yar değil mi
Sakıplardan üç güzel
Biri Eşref değil mi

Aman eşref canım Eşref
Uykudan uyardın beni
Kana boyadın beni

Gele mi yar gel emi
Yar yanıma gel emi
Seni sevdim seveli
Oldum yürek veremi

Aman eşref canım Eşref
Uykudan uyardın beni
Kana boyadın beni

Hayatlarında durdum
Aradım yari buldum
Eğildim ki öpeyim
Yari uykuda buldum

Aman eşref canım Eşref
Uykudan uyardın beni
Kana boyadın beni

Derleyen : Bedirhan Kırmızı
Yöre : Urfa


23 Nisan 2017 Pazar

Nazım Hikmet RAN : Dünyayı Verelim Çocuklara( Halit ERGENÇ'in Sesinden)


Dünyayı Verelim Çocuklara

Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne 
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar 
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında 
dünyayı çocuklara verelim 
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi 
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar 
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı 
çocuklar dünyayı alacak elimizden 
ölümsüz ağaçlar dikecekler

Nazım Hikmet RAN

Nazım Hikmet RAN : Dünyayı Verelim Çocuklara( Halit ERGENÇ'in Sesinden)

21 Nisan 2017 Cuma

Ahmed Arif : Anadolu




ANADOLU

Beşikler vermişim Nuh`a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana`n dünkü çocuk sayılır,
Anadolu`yum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz !
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu`yu,
Karayılan`ı,
Meçhul Asker`i...
Sonra Pir Sultan`ı ve Bedrettin`i.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa`da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatcının, fesatcının, hayinin...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, duş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yaratılırım.
Namuslu,  genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?

Ahmed Arif

19 Nisan 2017 Çarşamba

Nazım Hikmet RAN : Güneşi İçenlerin Türküsü...

"Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!"

Güneşi İçenlerin Türküsü...

Bu bir türkü:- 
toprak çanaklarda 
güneşi içenlerin türküsü! 
Bu bir örgü:- 
alev bir saç örgüsü! 
                         kıvranıyor; 
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor 
                                      esmer alınlarında 
                          bakır ayakları çıplak kahramanların! 
Ben de gördüm o kahramanları, 
ben de sardım o örgüyü, 
ben de onlarla 
                     güneşe giden 
                                        köprüden 
                                               geçtim! 
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi. 
Ben de söyledim o türküyü! 
Yüreğimiz topraktan aldı hızını; 
altın yeleli aslanların ağzını 
                                        yırtarak 
                                              gerindik! 
Sıçradık; 
            şimşekli rüzgâra bindik!. 
Kayalardan 
            kayalarla kopan kartallar 
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını. 
Alev bilekli süvariler kamçılıyor 
                             şaha kalkan atlarını! 
  
                    Akın var 
                                güneşe akın! 
                        Güneşi zaptedeceğiz 
                                güneşin zaptı yakın! 
  
Düşmesin bizimle yola: 
evinde ağlayanların 
                            göz yaşlarını 
                                        boynunda ağır bir 
                                                                zincir 
                                                                    gibi taşıyanlar! 
Bıraksın peşimizi 
            kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar! 
İşte: 
        şu güneşten 
                        düşen 
                               ateşte 
                                    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor! 
Sen de çıkar 
göğsünün kafesinden yüreğini; 
şu güneşten 
                düşen 
                        ateşe fırlat; 
yüreğini yüreklerimizin yanına at! 
  
                          Akın var 
                                  güneşe akın! 
                          Güneşi zaaptedeceğiz 
                                  güneşin zaptı yakın! 
  
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk! 
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız, 
toprak kokuyor bakır sakallarımız! 
Neş'emiz sıcak! 
                kan kadar sıcak, 
delikanlıların rüyalarında yanan 
                                                o «an» 
                                                    kadar sıcak! 
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak, 
ölülerimizin başlarına basarak 
                                            yükseliyoruz 
                                                        güneşe doğru! 
Ölenler 
        döğüşerek öldüler; 
                              güneşe gömüldüler. 
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya! 
  
                          Akın var 
                                      güneşe akın! 
                          Güneşi zaaaptedeceğiz 
                                      güneşin zaptı yakın! 
  
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor! 
Kalın tuğla bacalar 
                    kıvranarak 
                                ötüyor! 
Haykırdı en önde giden, 
                            emreden! 
Bu ses! 
        Bu sesin kuvveti, 
                             bu kuvvet 
yaralı aç kurtların gözlerine perde 
                                                     vuran, 
onları oldukları yerde 
                                durduran 
                                      kuvvet! 
Emret ki ölelim 
                   emret! 
Güneşi içiyoruz sesinde! 
Coşuyoruz, 
           coşuyor!.. 
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde 
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor! 
  
                           Akın var 
                                       güneşe akın! 
                           Güneşi zaaaaptedeceğiz 
                                       güneşin zaptı yakın! 
  
  
Toprak bakır 
            gök bakır. 
Haykır güneşi içenlerin türküsünü, 
Hay-kır 
        Haykıralım! 
1924
Nazım Hikmet RAN



17 Nisan 2017 Pazartesi

Zülfü Livaneli : Umudu Kesme Yurdundan



Nasıl başlarsa fırtına
Öyle diner birdenbire
Bir ışık parlar yeniden
Karanlıklar arasından
Umudu kesme yurdundan

Şah damarı vurulsa da
Dört bir yandan sarılsa da
Işık yener karanlığı
Bak çocukların gözlerine
Umudu kesme yurdundan

Kara kışın buzu bile
Sürmedi sonsuza kadar
Bahara döndü sonunda
Filiz sürdü kar altından
Umudu kesme yurdundan

Zülfü Livaneli

Zülfü Livaneli : Umudu Kesme Yurdundan

Nazım Hikmet RAN : Hürriyet Kavgası



Hürriyet Kavgası...
Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
dalga dalga aydınlık oldular,
yürüdüler karanlığın üstüne. 
Meydanları zaptettiler yine.
Beyazıt'ta şehit düşen
silkinip kalktı kabrinden,
ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
yıktı Şahmeran'ın mağarasını.
Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.
1962
Nazım Hikmet RAN

15 Nisan 2017 Cumartesi

Canımız Kızımız Hürriyetimiz'e... Fatih Zengin : Doğum Gününde




30 yıl önce bugün Dünya'ya gözlerini açarak 
bizlere dünyanın en güzel duygularının yaşatan
Canımız Kızımız Hürriyetimiz'e...

Mutlu ol her gününde 
Hayatın her yerinde 
Mutlu ol doğum gününde 
Sevinçlerin senin elinde 
Dilek tut hislerinde 
Kabul olur doğum gününde 

Zaman akıp gider bir bir gözlerinin önünden 
Bir öpücük gönderir düşlerinden 
Dünya senle güzel, bu kalp sana özel 
Bekler durur seni sen gel yeter 

Fatih Zengin : Doğum Gününde

11 Nisan 2017 Salı

Zara ve Sabahat Akkiraz : Değme Felek


Bugün benim efkarım var zarım var
Değme felek değme telime benim
Gül yüzlü cananı elden aldırdım
Ecel oku değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim

Lokman hekim gelse sarmaz yarayı
Hilebaz dostunan açtık arayı
Ne köşkümü koydu ne de sarayı
Baykuşlar tünedi dalıma benim
Değme felek değme telime benim

Özlemi'yem başım dumanlı dağlar
Gözlerim yaşlı da içim kan ağlar
Güz ayları geldi bozuldu bağlar
Hazan yeli değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim

Aşık Özlemi

Zara ve Sabahat Akkiraz : Değme Felek

10 Nisan 2017 Pazartesi

Ayıp değil, ihtiyaç! Gaz çıkarmanın sağlığımıza 5 faydası

Ayıp değil, ihtiyaç! 

Gaz çıkarmanın sağlığımıza 5 faydası


Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, gaz çıkarmak tamamiyle doğal bir vücut fonksiyonudur.
Gaz çıkarmak, bir gereklilik ve sindiriminin normal bir parçasıdır. Mideniz ve bağırsaklarınız besinleri, besin ögelerini elde etmek için parçalar ve ortaya kaçınılmaz bir şekilde yan ürün olarak belirli miktarda gaz çıkar.
Kesinlikle dünyadaki herkes, sağlıklı bir sindirim için bunu yapar, gaz çıkarmamak, çıkarmaktan daha tehlikeli olabilir.
1 – Şişkinliği azaltır.
Eğer çok miktarda yediğiniz yemekten sonra şişkin hissediyorsanız, bunun sebebi dışarı atılamamış gazınız olabilir.
Çoğu insan için, şişkinlik, vücudun yemek sonrası şişmesi veya geçici kilo alma sebebiyle oluşur ve bu tehlikeli değildir, sadece yeni aldığınız kotların biraz sıkmasına neden olur.Ama bazı durumlarda, buna suyun hücrelerde bir nedenle tutulması sebebiyle olur ve bu aşırı tokluk ve rahatsızlık hissine sebep olur.
Bahsettiğimiz neden, aslında dışarı atılmayı bekleyen gazdır. Gazı dışarı atmak bu tür hislerden ve şişkinlikten kurtulmayı sağlayacaktır.
2 – Kalın bağırsağınızın sağlığı için yararlıdır.
Annenizin, çocukken “tutma” dediğini hatırlarsınız.Bu genel bilinçlilik ciddiye alınmalı, herhangi bir şeyi gerektiğinden uzun tutmak sağlığımız için hiç de iyi değil.
Utanç verici olduğu düşünülen gaz çıkarma sesinin duyulması asıl probleminiz olmayabilir. Eğer sindiriminizle ilgili başka bir probleminiz varsa gazınızı tutmak kalın bağırsağınıza oldukça zararlı olabilir.
3 – Oldukça etkin bir erken uyarı sistemi
Gaz çıkarmak, kaçamayacağınız doğal bir vücut fonksiyonu.
Gazı çıkarma sonrasında aldığınız ve hoşunuza gitmeyen aşırı kokular, gaz çıkarma oranının artışı veya tuhaf gaz sancıları, size en hafif laktoz intoleransından en ağır kalın bağırsak kanserine kadar geniş bir yelpazede uyarılar verecektir.
Bu tür değişimler hissettiğinizde sinyal olarak algılamalı ve doktora görünmelisiniz.
4 – Sağlıklı ve mutlu bağırsak bakterilerinin göstergesidir.
Tamam, bu biraz hoş olmayabilir, fakat sağlıklı insanlar daha sık gaz çıkarır.
Diğer bir deyişle, ortalama olarak daha sağlıklı bir birey olmanın bedeli belki de daha kokulu bir sindirim sistemine sahip olmaktır.
Bunun sebebi ise yediğimiz yemeklerin sizin mikrobiyomunuzu beslemesi ve onları daha iyi bir sindirim için cesaretlendirmesidir.
Yapraklı yeşillikler bağırsak bakterilerinizi daha iyi besler ve bu da daha iyi bir sindirim demektir, ayrıca daha fazla gaza da işaret eder.
5 – Büyük bir rahatlama hissi verir.
Kabullenelim ki, uzun süre tutmak zorunda kaldıktan sonra gazınızı dışarı salmanız kadar iyi bir his yoktur.
Tabii ki, gaz çıkarma hareketi yanlış kişiye yakalandığınızda oldukça utanç verici de olabilir, ama o rahatlama hissi buna değecektir!

Kaynak : http://biliyomuydun.com/

9 Nisan 2017 Pazar

Haluk Levent : İzmir Marşı



Değerli Sanatçımız Haluk Levent' e #80MilyonKere Teşekkürler...
Emeğine, yüreğine, nefesine sağlık Haluk Levent...
Kuvayı Milliye Kahramanlarına Bin Selam Olsun!..

İzmir’in dağlarında çiçekler açar.
Altın güneş ordu sırmalar saçar.
Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar.
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa;
Adın yazılacak mücevher taşa.

İzmir dağlarına bomba koydular
Türk’ün sancağını öne koydular.
Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular.
Kader böyle imiş ey garip ana
Kanım feda olsun güzel vatana.

İzmir’in dağlarında oturdum kaldım
Şehit olanları deftere yazdım.
Öksüz yavruları bağrıma bastım.
Kader böyle imiş ey garip ana 
Kanım feda olsun güzel vatana

Türk oğluyum ben ölmek isterim.
Toprak diken olsa yatağım yerim.
Allahından utansın dönenler geri
Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa
Adın yazılacak mücevher taşa

Haluk Levent : İzmir Marşı

8 Nisan 2017 Cumartesi

Sevcan Orhan : Ne Feryad Edersin Divane Bülbül



Ne Feryad Edersin Divane Bülbül
Senin Bu Feryadın Anam Gülşene Kalsın
Bu Dünyada Eremezsen Murada
Huzuru Mahşere Anam Divana Kalsın

Nesin Methedeyim Bir Kaşı Kare
Şu Sineme Açtı Anam Onulmaz Yara
Dünya Tabip Olsa Derdime Çare
Derdimin Dermanı Anam Lokmana Kalsın

Bir Can İçin Geçti Canım Serinden
Vücudum Kül Oldu Anam Aşkın Narından
Emrah Buse İster Nazlı Yarinden
Bu Bayram Olmazsa Anam Kurbana Kalsın

Yöre : Elazığ
Kaynak Kişi : Suat Albayrak
Derleyen : Ahmet Yamacı

Sevcan Orhan : Ne Feryad Edersin Divane Bülbül

Sabahat Akkiraz : Salındı Bahçeye Girdi



Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun eğdi
Gül kızardı hicabından

Yar Ali yar yar Ali yar

Bahçenin kapısın'açtım
Sandım ki cennete düştüm
Ben o dosttan ayrı düştüm
Elin dilinden dilinden

Yar Ali yar yar Ali yar

Bahçenin kapısı güldür
Dalında öten bülbüldür
Sefil Emrah sana kuldur
Bağışla geç günahından

Yar Ali yar yar Ali yar

Aysun Gültekin : Urfa'nın Etrafı



Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar
Ciğerim yanıyor aney gözlerim ağlar
Benim zalim derdim cihanı yakar

Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Anandan babandan yardan ayrı koyarlar

Urfa dağlarında gezer bir ceylan
Yavrusunu kayıbetmiş ağlıyor yaman
Yarimin derdine bulmadım derman

Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Anandan babandan yardan ayrı koyarlar

Ceylan senin gibi yüreğim yara
Cihanda derdime aney bulmadım çare
Bir yavru kaybettim gözleri kara

Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Anandan babandan yardan ayrı koyarlar

Cemil Cankat
Urfa 

Aysun Gültekin : Urfa'nın Etrafı

Ali Ekber Çiçek : Ecel Elinden



Dünya Umuruna Meylini Verme
Sen De Kurtulamazsın Ecel Elinden
Ben Filanım Deyi Göğsünü Germe
Sen De Kurtulamazsın Ecel Elinden

Hani Meryem Hani Onn'oğlu İsa
Elinde Ejderha Olurdu Asa
Polat Kavmi İle Cengeden Musa
O Da Kurtulamadı Ecel Elinden

İskender De Gitti Alemi Gezdi
Yunus Balık İle Deryayı Yüzdü
Zaloğlu Rüstem'in Tahtını Bozdu
O Da Kurtulamadı Ecel Elinden

Nemrut İbrahim'le Çok Cenk Eyledi
Semaya Kastetdi Diye Söylerdi
Ahırı Bir Sinek Halak Eyledi
O Da Kurtulamadı Ecel Elinden

Eydür Derviş Yunus Din İle İman
Tacı Tahtı Yel Götürdü Süleyman
Lokman Da Olmadı Derdine Derman
O Da Kurtulamadı Ecel Elinden 

Yöre : Malatya
Kaynak Kişi : Süleyman Elver
Müzik : Ali Ekber Çiçek 

Ali Ekber Çiçek : Ecel Elinden

7 Nisan 2017 Cuma

Aşık Mahzuni Şerif : Amerika Katil Katil




Defol git benim yurdumdan
Amerika katil katil
Yıllardır bizi bitirdin
Amerika katil katil

Devleti devlete çatar
İt gibi pusuda yatar
Kan döktürür silah satar
Amerika katil katil

Japonya`yı yiyen velet
Dünyadaki tek nedamet
İki yüzlü kahpe millet
Amerika katil katil

Su diye yutturur buzu
Katil düştük kuzu kuzu
Dünyanın en namussuzu
Amerika katil katil

İnsanlıkta ırk sarısı
Küstü dünyanın yarısı
Vietnam`ın pis karısı
Amerika katil katil

Mahzuni Şerif uyuma
Gün geldi çattı akşama
Bizden selam Vietnam`a
Amerika katil katil